AK Parti’den LGS’de şaibe iddialarına tepki: Vahşi bir zihniyet
AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, AK Parti Genel Merkezi’nde düzenlenen MYK toplantısına ilişkin önemli açıklamalarda bulundu. Ömer Çelik’in açıklamalarından öne çıkan satır başları şöyle; Partimizin 24. yaş günü ve bu yirmi dördüncü yaş günümüzü kutladıktan sonra da Türkiye çapında yeni bir kampanya başlatacağız. Bununla ilgili hazırlıklarımız devam ediyor. 24. yaş günümüzün kutlanması ve sonrasında başlatacağımız kampanyayla ilgili çalışmalarımız sürüyor.
Bugün tabii önemli günler yaşıyoruz. Erzurum Kongresi’nin yıl dönümündeyiz. Özellikle etrafımızdaki şartlara ve dünyanın içinden geçtiği sürece baktığımızda, tarihsel köklerimizin ve tarihsel referanslarımızın, dün olduğu gibi bugün ve yarın da bize nasıl ışık tuttuğunu açıkça görüyoruz.
Erzurum Kongresi’nin “manda ve himaye kabul edilemez” ve “milli sınırlar içinde vatan bir bütündür” ilkeleri, bugün de Cumhurbaşkanımız tarafından ifade edilen “tek vatan, tek millet, tek devlet, tek bayrak” ilkeleri doğrultusunda yürüyüşümüzün pusulasını oluşturmaya, bu yürüyüşe yön vermeye devam ediyor.
Aynı şekilde, göz bebeğimiz olan Hatay’ın anavatana katılmasının yıl dönümündeyiz. Bu sürecin arkasında Türkiye’nin önemli bir diplomatik mücadelesi ve güçlü bir devlet aklı vardır. Buradan Hatay’a bir kez daha selamlarımızı, sevgilerimizi gönderiyoruz.
Hem Erzurum Kongresi hem de Hatay’ın Türkiye’ye katılışı vesilesiyle, Erzurum Kongresi’nde ilan edilen “Milli sınırlar içinde vatan bir bütündür, bölünemez.” ilkesi, tüm Kurtuluş Savaşı’mıza yön vermiştir. Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarını bir kez daha rahmet ve minnetle anıyoruz.
“EN ÖNEMLİ GÜNDEM MADDEMİZ GAZZE”
Değerli arkadaşlar, bütün MKYK toplantılarımızda en önemli gündem maddemiz Gazze. Artık oraya yapılacak gıda yardımlarının engellenmesi ve kuşatmanın bu düzeye ulaşması, uluslararası hukuk açısından soykırım suçunun tüm unsurlarının defalarca gerçekleştiğini net bir şekilde ortaya koymaktadır.
Dolayısıyla bu kuşatmanın sona erdirilmesi ve insani yardım koridorunun açılması için küresel birliğin ve küresel bir mücadelenin ortaya konulması şarttır. Savaş suçu ve soykırım suçları bakımından Netanyahu hükümetinin yargılanması ve bu eylemlere uluslararası bir inisiyatifle, küresel bir birlikle son verilmesi artık bir insanlık meselesi hâline gelmiştir.
“SURİYE’DE SABOTAJ GİRİŞİMİ OLDU”
Hem diplomatik hem de diğer açılardan mesaimiz yoğun bir şekilde devam ediyor. Yakın günlerde, hep birlikte şahit olduk; Suriye’de bir istikrarsızlık girişimi oluşturulmaya çalışıldı. Süveyda’da, İsrail yanlısı, Siyonizm destekçisi bir Dürzi grubun öncülüğünde bir propaganda merkezi ve şiddet odağı, Suriye’nin istikrarına yönelik bir sabotaj girişiminde bulundu.
Bu sabotaj girişimi, İsrail tarafından kendisi için bir fırsat olarak değerlendirildi. Soykırımcı Netanyahu hükümeti, Suriye’nin Genelkurmay Başkanlığı başta olmak üzere çeşitli birimlerine yönelik saldırılar gerçekleştirdi.
Burada şunu net bir şekilde ifade etmek gerekir: Bölge barışı ve dünya barışı açısından bir numaralı tehdit, Netanyahu hükümetidir.
Eğer birileri İsrail’in güvenliğinin tehdit altında olduğunu söylüyorsa, bu kişiler aynı zamanda İsrail’in güvenliğini tehdit eden asıl unsurun Netanyahu hükümeti olduğunu da açıkça görmelidir.
Dolayısıyla İsrail’in Suriye’yi bölmeye ve istikrarsızlaştırmaya yönelik her faaliyeti, Türkiye’nin milli güvenliği açısından doğrudan bir tehdit oluşturmaktadır. Biz, Suriye’nin toprak bütünlüğüne ve milli egemenliğine sonuna kadar sahip çıkılması gerektiğine inanıyoruz.
“SURİYE’NİN TOPRAK BÜTÜNLÜĞÜNE UZ GİRİŞİM,TARAFIMIZCA KESİN OLARAK REDDEDİLMEKTEDİR”
Suriye’nin toprak bütünlüğüne ve egemenliğine yönelik her olumsuz girişim, “Kardeş Suriye’ye sahip çıkma” ilkemiz doğrultusunda tarafımızca kesin olarak reddedilmektedir. Aynı şekilde, oradaki her türlü istikrarsızlığın Türkiye’nin milli güvenliğini tehdit edecek sonuçlar doğuracağına inanıyor ve buna karşı net bir tutum alıyoruz.
Ayrıca, bazı Batılı yayın organlarında Suriye’deki gelişmelerin etnik ya da mezhepsel bir gerilim şeklinde yansıtıldığını görüyoruz. Bu yayınlarda, Suriye’deki meşru yönetim ve Cumhurbaşkanı, mezhep temelli bir anlayışla Dürzilere karşı bir girişim içerisinde olmakla itham edilmektedir.
Ancak burada esas meseleyi doğru görmek gerekir. Suriye’de etnik ve mezhepsel krizleri tetiklemeye çalışanlar, aslında Suriye’nin iç dinamiklerinden ziyade, vekâlet savaşları aracılığıyla çeşitli projeleri hayata geçirmeye çalışan dış güçlerdir.
Görüntüde bir etnik ya da mezhepsel çatışma gibi yansıtılsa da, bu olayların arkasında büyük devletlerin yürüttüğü vekalet savaşları vardır. Nitekim Süveyda’daki Dürzi grup da doğrudan Siyonizmin müdahalesini talep ederek, kim adına hareket ettiğini ve asıl amacının ne olduğunu açıkça ortaya koymuştur.
LGS TARTIŞMALARI: BİZİM AÇIMIZDAN TAM ANLAMIYLA BİR ‘VAHŞET SİYASETİDİR’
Geçtiğimiz hafta biliyorsunuz, sınavlarla ilgili, özellikle LGS’ye ilişkin bir süreç yaşandı, bir tartışma ortaya çıktı. Burada öncelikle muhalefet odakları tarafından kamuoyuna yalan bir bilgi servis edildi. Bu yalan bilginin ardından, yalan siyaseti çerçevesinde bir kampanya yürütüldü ve bu ülkenin göz bebeği olan İmam Hatip okulları, haksız, şuursuz ve vahşi bir şekilde hedef alındı.
Ortaya atılan bu yalanlar bir bir çürütülmesine rağmen, ne bu yalan bilgiyi yayımlayanlar ne de bu yalan siyaseti sürdürenler geri adım attı. Ne bir özür, ne bir düzeltme gördük. Bu durum, söz konusu kampanyanın bilinçli, kasıtlı ve hedef odaklı bir yalan siyaseti üretimi olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.
Bu, vatandaşlarımız üzerinde tereddüt oluşturmaya yönelik kötü niyetli bir girişimdir. Yapılan resmi açıklamalarla bu yalanlar tümüyle çürütülmesine rağmen, hâlâ bu pozisyonu sürdürmeleri, bize geçmişte yaşanmış benzer kampanyaları bir kez daha hatırlattı.
Bu nedenle, bu yalanları deşifre etmeye ve yalan siyasetiyle mücadele etmeye kararlılıkla devam edeceğiz. Özellikle başarılı çocuklarımızın anne babalarının kimlikleri veya meslekleri nedeniyle hedef gösterilmesi, bu kampanyayı yürütenlerin nasıl ayrımcı, nasıl vahşi bir zihniyete sahip olduğunu göstermektedir.
Bu bizim açımızdan tam anlamıyla bir “vahşet siyasetidir” ve buna hiçbir şekilde müsaade etmeyeceğimizi özellikle belirtmek isterim.
TERÖRSÜZ TÜRKİYE KOMİSYONU
Çeşitli çevrelerden bir takım fikirler ortaya atılarak fesihle ilgili kafa karıştırmaya dönük adımlar atılmaya çalışıldı. Türkiye terörle mücadeledeki kararlılığından vazgeçmiş değildir. Vatandaşlarımızın güvenliği için birimlerimiz görev başındadır. Bütün birimler tabii ki görev başındadır. Terörsüz Türkiye süreci de büyük bir hassasiyetle yürütülecektir. Gerekli hassasiyet Cumhur İttifakı tarafından gösterilecektir. Odağımız Terör örgütünün feshidir.
“AĞUSTOS AYINI BOŞ GEÇİRMEYECEĞİZ”
Terörsüz Türkiye ile Terörsüz bölgenin ortaya çıkmasıdır. Süveyda’da kimseyi temsil etmeyenlerin terör örgütü gibi hareket ederek Suriye’nin toprak bütünlüğünü hedef alarak hareket ettiği görülüyor. Çeşitli zamanlarda yapılan açıklamalarla Terörsüz Türkiye’ye dönük haksız eleştiriler oluyor bunlara cevap veririz ancak şu an silah bırakma sürecinin sağlıklı ilerlemesine odaklanmış bulunuyoruz.
Ağustos ayını boş geçirmeyeceğiz. Türkiye buluşmaları adı altında kapsamlı toplantılar gerçekleştiriyoruz. Meclis Başkanımız günler içinde bunu hayata geçirecek şekilde siyasi ziyaret trafiği yapıyor. Bunun kapsayıcı şekilde tüm unsurların kendisini gösterdiği şekilde yer almasıdır. Meclis Başkanlığı çalışma yaptırıyor. Meclis Başkanı’mız değerli çalışmalar yaptırıyor. Önemli olan herkesin gelip fikirlerini söylemesidir. Birtakım marjinal fikirler söz konusu. Bunların hepsi siyasetin doğasına aykırı. Bunlar siyasetsizleşmeyi derinleştiren fikirlerdir.
Herkesin bu konunun bir parçası olarak elini taşın altına koyması, sorumluluğu üstlenmesi; varsa onayını, varsa itirazını açık ve net bir dille, kimseyi suçlamadan, vatandaşımızın önünde ve Yüce Meclis’in kayıtlarına geçecek şekilde ifade etmesi son derece değerli olur. Ancak daha ortada bir tartışma yokken, tartışmayı fikir temelinde, siyaset üretimi temelinde yürütmeyip; bunun yerine “ihanet” benzeri ifadelerle yaftalamaya çalışmak, aslında siyaseti zayıflatmaktır.
Biz sivil siyasetin gücüne, demokrasinin gücüne ve cumhuriyetin gücüne inanıyoruz. Bu sebeple, komisyonlar dâhil olmak üzere en geniş çerçevede bu konunun konuşulmasının son derece anlamlı ve değerli olduğunu düşünüyoruz.
Bu sürece yapıcı şekilde destek verenlerin de, anlamlı ve içerikli şekilde itirazlarını dile getirenlerin de fikirleri bizim için kıymetlidir.
EUROFIGHTER ANLAŞMASI
Eurofighter gelişmesi bir takım engelleri aşma konusunda önemli. Türkiye bunları milli güvenliği için gerçekleştirmekte. Bu gelinen aşama geç kalınmış ama bugün için iyi bir noktadadır. Ticareti güçlendirecek her şey dünya barışına hizmet edecektir. büyük savaşların bir sebebi de bölgesel ve küresel ticaretin engellenmesi olmuştur.
Hatırlarsanız, bizim iktidarlarımız döneminde, tabanca alımıyla ilgili bir başvurumuz, bir ülkenin parlamentosu, senatosu tarafından reddedilmişti. O günden bugüne, savunma sanayimiz büyük devrimler gerçekleştirdi. Bugün de İstanbul’da, bu büyük devrimlerin sergilendiği Uluslararası Savunma Sanayii Fuarı devam ediyor. Orada da görüldüğü üzere, neredeyse Birleşmiş Milletler üyesi tüm ülkelerin temsilcileri fuara gelmiş durumda ve burada hem Türkiye’nin geldiği noktayı hem de genel tabloyu güçlü bir şekilde görmek istiyorlar. Bu açıdan baktığımızda, biz müttefikler arasında herhangi bir şekilde yaptırım ya da engelleme gibi davranışların yanlış olduğunu ifade ediyoruz.
Dolayısıyla, Eurofighter konusunda gelinen noktanın, bu tür ilkel yaklaşımların aşılması bakımından kıymetli olduğunu değerlendiriyoruz.
Bunlar F-35, F-16 diğer konularda da gerçekleşmelidir. Türkiye tabii ki bütün bunları kendi milli egemenliği ve milli güvenliği için gerçekleştirmektedir. Bugün İHA’larımız, SİHA’larımızla dünyada savaş konseptini belirleyen, önde gelen ülkelerdeniz.
SURİYE’NİNASKERİ DESTEK TALEBİ
Suriye’nin güvenlik noktasındaki taleplerinde Türkiye olarak Suriye’ye yardımcı olacağımızı ifade ettik daha önce. Biz buna yardım bile demiyoruz, kardeşin kardeşe yardımı değil desteği olur. Kahraman TSK’mızın bu konuda deneyimi vardır. Mesele belli silahların verilmesi değil savunma kapasitesinin bütün unsurlarından bahsediyoruz. Suriye’yi kendi halkının yönetmesi için destek vermeyi sürdüreceğiz.
Share this content: