Hepimiz içerik olduk
Sosyal medya hayatımızın merkezine oturmuş durumda. Beğenilmek, izlenmek, paylaşılmak, artık yalnızca bir paylaşımın konusu değil, bir başarı ölçütü. Ancak bu görünürlüğün bedeli her geçen gün ağırlaşıyor. Özellikle gençler, sosyal medya algoritmalarının şekillendirdiği yapay bir dünyada, gerçeklikle bağını koparıyor. Ruh sağlığı, fiziksel sağlık, etik değerler ve hatta hayatlar, bu dijital yarışta göz göre göre feda ediliyor. Son yıllarda sosyal medyada izlenme uğruna yapılan pek çok içerikinsan hayatını tehdit eder hale geldi. TikTok’ta mukbang (kamera karşısında abartılı yemek yeme) videolarıyla tanınan Efecan Kültürya da Nihal Candan’ı ölümü ardından yapılanlar bu tehlikenin sadece iki örneği.
‘Mutluluklar sponsorlu’
Üsküdar Üniversitesi Sosyoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Barış Erdoğan, sosyal medya fenomenlerinin görünürlük uğruna fiziksel ve ruhsal sağlıklarını tehlikeye attıklarını belirtti. Erdoğan, “Tehlikeli meydan okumalar, absürt içerikler, güzellik uğruna sağlığı tehdit eden uygulamalar” gibi örneklerin, dijital dünyanın tehlikeli yüzü olduğunu söyledi. “Kendin olmak değil, tıklanabilir olmak önemli” diyen Erdoğan, fenomenlerin uç davranışlarla dikkat çekmeye çalıştığını, markaların da“skandal prim yapıyor” anlayışıyla bu kişilerle iş birliklerine girdiğini vurguladı.
Prof. Erdoğan’a göre, normalde utanılacak davranışlar pazarlanabilir hale geliyor. Sürekli yeni içerik üretme baskısının fenomenlerde tükenmişlik yarattığını belirten Prof. Dr. Erdoğan, “İçten duygularla yapılan paylaşımlar zamanla yapaylaşıyor. Kahkahalar yapmacık, göz yaşları kurgu, mutluluklar sponsorlu oluyor” dedi.Bu sorunun sadece psikolojik sorunları olan birkaç kişinin davranışıyla sınırlı olmadığını vurgulayan Prof. Dr. Erdoğan, “İnsanların değerlerini beğeni sayısıyla ölçen bir düzen kurduk. Toplumsal olarak görünmez bir mücadele içindeyiz. Hepimiz tıpkı fenomenler gibi kendi çapımızda daha fazla takipçi ve beğeni almak için mücadele ediyoruz. Bu çarkı durdurmak zor. Çünkü, bu dijital ekonomide insan değil, içerik değerli. Ne izlediğimizi, neye değer verdiğimizi sorgulamadıkça bu sistem değişmez. Çünkü düzenden içerik üreticileri kadar biz izleyiciler de sorumluyuz” dedi.
‘Kıyaslama tetikliyor’
Klinik Psikolog Doç. Dr. Gizem Akcan, “Özellikle kadınlardasosyal medyada karşılaşılan ilişkilerle kendini kıyaslama hali çok yaygın, ‘Benim neyim eksik?’ düşüncesine yol açıyor. Bu, değersizlik ve yetersizlik patolojisini tetikliyor.Kendini gerçek hayatta değersiz hisseden birey, sosyal medyada ilgi gördükçe varlık hissetmeye başlıyor. Beğenilmek bir ihtiyaçtan çıkıp bağımlılığa dönüşüyor. İçerik üretmek, dikkat çekmek, duygusal onay almak bir tür hayatta kalma şekline evriliyor.”
‘Acılar bile performansa dönüştü’
Sosyal medyadaacının bile performansa dönüştüğünü belirten Doç. Dr. Gizem Akcan, şunları dedi: “Yakınını kaybeden birinin 2 gün sonra video çekip helva kavurması, hastanede ağır bir hasta ile fotoğrafısosyal medyada reklam linki ekleyip paylaşmak duyguların bile pazarlanabildiğini gösteriyor. Bugün insanlar üzgün olduklarını bile ispat etmek zorundaymış gibi hissediyor. Bir yanda ekonomik zorluklar ve hayatın gerçekleri, öte yanda filtrelenmiş, lüks, mutlu hayatlar. Bu uçurum umutsuzluk, sinirlilik, içe çekilmeye kadar giden ağır psikolojik süreçler doğurabiliyor. Topluca yaşadığımız bir travma var.”
Share this content: